Sıkça Sorulan Sorular

Anasayfa » Sıkça Sorulan Sorular
Sıkça Sorulan Sorular
Sıkça Sorulan Sorulamıza Buradan Ulaşabilirsiniz.
Anlaşmalı Boşanma Davası Şartları Nelerdir?
Anlaşmalı boşanma tarafların boşanma ve sonuçları konusunda mutabık oldukları boşanmadır. Anlaşmalı Boşanmanın gerçekleşebilmesinin ilk şartı; evliliğin en az bir yıl sürmüş olmasıdır. Aksi halde taraflar Anlaşarak boşanamaz. Diğer bir şartı da; Evlilik Birliği’nin temelinden sarsılmasıdır. Evliliğin temelinden sarsılması; Evliliğin taraflardan biri veya ikisi içinde ortak yaşamanın çekilmez hale gelmesi anlamına gelmektedir. En önemli şart tabiki, Tarafların boşanmanın sonuçlarına ilişkin her konuda anlaşmaya varmasıdır. Taraflar her konuda anlaşmaya varmamış ise anlaşmalı boşanma davası açılamaz. Anlaşmalı boşanma davası açılırken iki tarafın imzalamış ve üzerinde anlaşılmış bir protokolün bulunması gerekmektedir.
Çekişmeli & Anlaşmalı Boşanma Davaları Ne Kadar Sürer?
Boşanma davalarında süre davanın Anlaşmalı Boşanma Davası olarak mı, Çekişmeli Boşanma davası olarak mı açıldığına bağlı olarak değişiklik arz etmektedir. Anlaşmalı boşanma davaları tarafların görülen ilk duruşma celsesine gelmesi halinde, dava dosyasına ilişkin başkaca bir eksiklik bulunmadığı taktirde, boşanma hususu tek celsede karara bağlanabilmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarında dava taraflarının imza altına almış oldukları protokolü Hakim karşısında kabul etmeleri esastır ve gereklidir. Çekişmeli Boşanma davalarında ise süre çeşitli etkenlere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Çekişmeli Boşanma Davalarında süreyi etkileyen unsurlar genelde tarafların Maddi&Manevi Tazminat talepleri, Nafaka talepleri, Velayet talepleri, Malvarlığına ilişkin talep olup olmadığı, Tanık sayısı, dosyanın bilirkişi incelemesine gerek olup olmadığı gibi konulardır. Ortalama bir süre vermek gerekirse, çekişmeli boşanma davaları 1-2 yıl arasında karara çıkmakta dosya taraflarca temyiz edildiği taktirde, Yargıtayda geçen süre ile bu süre 3-4 yıla kadar nihayete ermektedir.
Aldığım Nafaka Çok Düşük. Ne Yapabilirim, Nafakayı Artırabilir Miyim?
Nafaka davalarında mahkemeler sabit bir nafakaya hükmettiği takdirde belirli durumlarda nafaka miktarı günün koşullarına göre düşük kalmaktadır. Bu durumu engellemek adına iki çözüm getirilmiştir. İlk olarak nafaka kararı alınırken nafakanın artan oranlı olarak belirlenmesidir. Fakat çoğu zaman mahkemeler uygulamada oluşan sorunlar sebebiyle bu şekilde bir karar vermezler. İkinci olarak, Nafaka alacaklısı eşin nafaka ücretinin günün ekonomik şartlarına göre az kalması sebebiyle açabileceği Nafaka Artırım davası mevcuttur. Nafakanın artırılması davasında Mahkeme nafakayı günün koşullarına göre yeniden değerlendirip bir meblağ belirleyecektir.
Aile Konutu Nedir? Koruma Altına Alınabilir Mi?
Aile konutu, ailenin sürekli olarak barınmak amacıyla kullanılan aile fertlerinin yaşadığı oturma yeridir. Bir yerin aile konutu olabilmesi için evlilik birliği içinde aile yaşamının yoğunlaştığı bir konut bulunmalıdır.

Eşlerden biri, aile konutunun kira sözleşmesini tek başına feshedemez) , aile konutunu devredemez, aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Adi Şirketlerin Diğer Sermaye Şirketlerine Göre Avantajları Nelerdir?
Kuruluşu, işlemlerde karar verme süreci, adres değişikliği ve kapanış işlemleri göz önüne alındığında sermaye şirketlerine göre çok daha hızlı karar alınabilen ve kısa sürede işlem gerçekleştirilen şirket türleridir.

Adi şirketler, kuruluş masraf ve harçları bakımından sermaye şirketlerine göre daha az masraflıdır. İşletmenin ömrü boyunca yapılacak iş türü değişikliği, adres değişikliği gibi değişikliklerde sermaye şirketlerinde ana sözleşmenin tadil edilmesi ve tescili zorunluluğu bulunurken, adi ortaklıklarda tüm bu işlemler bir tek dilekçe ile halledilebilmektedir.

Adi Şirketlerin Sermaye Şirketlerine Göre Dezavantajları Nelerdir?
Sermaye Şirketlerinde ortaklar şirket borçlarından yalnızca taahhüt ettikleri sermaye miktarı ile sorumludur. Adi Ortaklıklarda ise ortakların şirket borçlarına karşı sınırsız sorumlulukları esastır.

Ortaklığın faaliyeti ticari işletme ile sınırlıdır ve ortaklardan birinin ölümü,iflası şirketi sonra erdirir. Ortakların kişisel alacaklısı, alacağını tahsil edemediği taktirde şirketin feshini talep edebilmektedir.

Adi Ortaklıklarda kademeli vergi usulü uygulanmaktadır. Sermaye şirketleri ise sabit vergi usulüne tabi olup, değerlendirme yapıldığında bu durum gelir dilimine göre avantaj yada bazen dezavantaj olabilmektedir. Ortaklığın gelir düzeyi arttıkça uygulanan vergi de artış göstermektedir. Sermaye şirketlerinde söz konusu bu oran sabittir.

Anonim Şirketlerde Hisse Devri Ne Şekilde Yapılmaktadır?
Anonim şirketlerde hisse devri oldukça kolay mümkündür ve el değiştirmesi menkul kıymet olarak mümkündür.
Anonim Şirket Ve Limited Şirket Benzerlik Ve Farkları Nelerdir?
Anonim Şirketler Limited Şirketler gibi tek ortak ile kurulabilmekte olup limited şirketlerde azami ortak sayısı 50 (elli), anonim şirketlerde ise sınırsızdır.

Anonim Şirketlerde asgari kuruluş sermayesi 50.000 -TL, Limited Şirketlerin asgari kuruluş sermayesi 10.000 -TL’dir.

Anonim Şirkette devirler hisse devir sözleşmesi ile gerçekleştirilir. Noter huzurunda devir ve hisse senedi devrinin ticaret siciline tescili de zorunlu değildir. Limited Şirkette hisse devri için hisse devrine ilişkin yazılı sözleşmenin hazırlanması, noterce onaylanması, hisse devrinin şirket genel kurulunca onaylanması ardından hisse devrinin ticaret siciline tescili ve son olarak hisse devrinin şirket pay defterine kaydı gerekmektedir.

Anonim şirketlerde şirket pay senedinin 2 yıl geçmesi akabinde satılması durumunda elde edilen kazanç vergiye tabi değildir. Limited Şirketlerde hisse satışından kaynaklı gelir vergisi doğmaktadır.

Anonim şirketlerde halka arz edilebilme imkanı bulunmakta, limited şirketlerde ise halka arz durumu olamamaktadır.

Anlaşmalı Boşanma Davalarında Bir Avukatla Çalışmak Şart Mıdır? Boşanma Protokolünü Kendim Hazırlayabilir Miyim?
Boşanma protokolü boşanan kişilerin durumuna göre özel olarak hazırlanması gereken bir protokoldür. Boşanan kişilerin Boşanma sebebi, mal paylaşımı, karşılıklı talepler alanında uzman boşanma avukatı ile hazırlanmalıdır. Protokolde olması gerekli bazı hususların yokluğu ciddi hak ve menfaat kaybına neden olur olabilmektedir.
Her Avukat Her Davaya Bakmakla Yetkili Midir?
Avukatlık ruhsatı bulunan her Avukat her davayı alabilme yetkisine sahiptir fakat doktor gibi Avukatlarında bazı branşları bulunmaktadır. Alanında yüksek tahsil yapan, tez yazan, ya da bu alanda yıllarını vermiş tecrübeli bir Avukatla çalışmak menfaatleriniz açısından oldukça faydalı olacaktır. Boşanma Davalarda üstün menfaatlerin gözetilerek, doğru zamanda hareket etmek esastır. Boşanma davası alanında uzman bir boşanma avukatı tarafından takip edilmelidir. Boşanma sonucu ve velayet, mal paylaşımı, nafaka,tazminat..vb konularda tarafların menfaatlerinin korunması için alanında profesyonel bir avukatla çalışmanızı önermekteyiz.
Şiddet Gösterene Bir Ceza Verilmekte Midir?
Şiddet uygulayan tedbir niteliğinde olan koruma kararına uymaması durumunda,kanunun 13.maddesi doğrultusunda, hakim kararıyla 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsi söz konusu olabilmektedir. Şayet İhlalin devam etmesi durumunda bu süre uzatılmaktadır.
Limited Şirket Ve Anonim Şirket Benzerlik Ve Farkları Nelerdir?
Anonim Şirketler Limited Şirketler gibi tek ortak ile kurulabilmekte olup limited şirketlerde azami ortak sayısı 50 (elli), anonim şirketlerde ise sınırsızdır.

Anonim Şirketlerde asgari kuruluş sermayesi 50.000 -TL, Limited Şirketlerin asgari kuruluş sermayesi 10.000 -TL’dir.

Anonim Şirkette devirler hisse devir sözleşmesi ile gerçekleştirilir. Noter huzurunda devir ve hisse senedi devrinin ticaret siciline tescili de zorunlu değildir. Limited Şirkette hisse devri için hisse devrine ilişkin yazılı sözleşmenin hazırlanması, noterce onaylanması, hisse devrinin şirket genel kurulunca onaylanması ardından hisse devrinin ticaret siciline tescili ve son olarak hisse devrinin şirket pay defterine kaydı gerekmektedir.

Anonim şirketlerde şirket pay senedinin 2 yıl geçmesi akabinde satılması durumunda elde edilen kazanç vergiye tabi değildir. Limited Şirketlerde hisse satışından kaynaklı gelir vergisi doğmaktadır.

Anonim şirketlerde halka arz edilebilme imkanı bulunmakta, limited şirketlerde ise halka arz durumu olamamaktadır.

İş Aktini Primlerin Eksik Yatması Sebebiyle Fesheden İşçi İhbar Tazminatı Talep Edebilir Mi?
İş aktini, primlerinin eksik yatması sebebiyle fesheden işçi, ihbar tazminatı talep edemez.
İşe İade Davası Hangi Durumlarda Açılmaktadır?
İş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesinin akabinde, iş kanununda belirtilen belirli süre içerisinde açılması gereken dava işe iade davasıdır. İşçi, İş sözleşmesi fesih bildiriminde sebep gösterilmemesi, ya da gösterilen sebebin geçerli olmadığı iddiasıyla fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilmektedir.
İşe İade Davası Açma Süresi Ne Zamandır?
İş sözleşmesi fesih nedeninin geçerli olmadığı, ya da sebep gösterilmemesi durumlarında işçi tarafından işe iade davası açılacaktır. İşçi, iş sözleşmesinin feshedildiğine dair bildirimin tebliğinden itibaren bir ay içerisinde açacaktır. Söz konusu süre içerisinde dava açılmadığı taktirde dava süre yönünden reddedilmektedir.
Mahkeme Tarafından İşe İade Davası İçin Hak Düşürücü Süre Nazara Alınmakta Mıdır?
İşe iade davası açma hak düşürücü süresi, herhangi bir itiraz olmasa dahi, Hakim tarafından kendiliğinden incelenecek ve buna göre karar verilecektir. İşbu sürenin değerlendirilmesi davanın her aşamasında yapılabilmektedir. Davalı da bu sürenin kaçırıldığını dava sürerken her aşamada iddia edebilecektir.
İşçinin Maaşının Ödenmemesi Halinde Işçinin Yasal Hakkı Nedir?
İşveren işyerinde çalıştırdığı işçinin ücretini zamanında yada hiç veya eksik ödemeyebilmektedir. Bu durumda haklı nedenle iş akti feshedilerek tazminat ve alacak haklarının talebi yoluna gidilebilmektedir. İşçinin ücretinin ödenmemesi halinde İş işçi, iş akdini haklı nedene dayanarak feshedebilir. İşçi işyerinde 1 yıldan fazla çalışması durumunda kıdem tazminatı hakkı olup talep edebilecektir.
Ücrete Ilişkin Zaman Aşımı Nedir?
İş kanunundan doğan ücret alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıldır.
Tazminatlarda Zaman Aşımı Nedir?
İhbar tazminatı, kıdem tazminatı gibi tüm tazminat alacakları 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
İşveren Işçinin Maaşının Ödenmemesi Halinde Işçi Ne Yapabilir?
Bu durumda, İşçinin birtakım hukuki hakları bulunmaktadır. İşçi, geriye dönüş 5 yıl için ücretinin mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte faiziyle ödenmesi için dava açabilir.

İşçi birde çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilmektedir. İşçinin bu hakkını kullanabilmesi için; ödenmesi gereken ücret alacağı olması, işverenin maaş ödeme gününden itibaren 20 gün içinde işçinin ücretini tamamen veya kısmen ödememiş olması ve ücretin ödenmemesinin mücbir sebebe dayanmaması gerekmektedir. Ücreti ödeme gününden itibaren 20 gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten imtina edebilir. Bu işçinin, çalışmaması nedeniyle iş akitleri feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.

 

SIKÇA SORULAN SORULAR

Biz hukukçular Avukatlık mesleğimize, Hukuka ve Adalete dair birçok soruyla karşılaşmaktayız. Burada tüm ziyaretçilerin anlayabileceği dilde gelen sorulara cevaplar hazırladık. Bu bölümde yer alan bilgiler hukuki mütalaa ya da tavsiye değildir.

Faydalı olması dileğiyle;

ALDATAN EŞİN İLİŞKİDE BULUNDUĞU ÜÇÜNCÜ KİŞİYE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI AÇILABİLİRMİ?

Bu hususta; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 3. Kişinin tazminat sorumluluğu konusunda birbirinden farklı iki karara imza attı. Birinci kararda, “Aldatılan eş, zinaya katılan kişiye karşı manevi tazminat davası açabilir” denirken ikinci karar dava açılamayacağı yönünde çıktı. Bunun üzerine farklı içtihatlar sonucunda son sözü söylemek Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu ise en son verdiği kararında; aldatılan eşin zinaya katılan üçüncü kişiye karşı manevi tazminat davası açmaya hakkı olmadığına karar verdi.Yargıtay’ın verdiği bu son içtihadı birleştirme kararı tıpkı kanunlar gibi bağlayıcıdır. Kararın gerekçesi ; Evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğü taraflar arasında olduğu, 3. bir kişinin bir sadakat yükümlülüğü olmadığı için bu yükümlülüğü ihlal etmesi de söz konusu olamayacağı temeline dayanmaktadır.

AİLE KONUTU NEDİR? KORUMA ALTINA ALINABİLİR Mİ?

Aile konutu, ailenin sürekli olarak barınmak amacıyla kullanılan aile fertlerinin yaşadığı oturma yeridir. Bir yerin aile konutu olabilmesi için evlilik birliği içinde aile yaşamının yoğunlaştığı bir konut bulunmalıdır.

Eşlerden biri, aile konutunun kira sözleşmesini tek başına feshedemez) , aile konutunu devredemez, aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Aile konutunda, eşler yaşamaktadır o halde eşlerden biri tek başına yukarıda saydığımız işlemleri tek başına yapamamalıdır. Böylece eşlerden biri kira sözleşmesini diğer eşin açık onayı olmaksızın (kira kontratını) tek başına sona erdiremeyecek, aile konutunu  başkasına devredemeyecek yani satamayacak veya başkalarına kiralayamayacaktır. Ayrıca eşlerden biri, diğer eşin açık onayı olmaksızın tapuda aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Buna örnek olarak intifa hakkı diğer eşin açık onayı olmaksızın başkalarına verilemeyecektir.

Bunlara örnek olarak aile konutunun eşlerden biri tarafından diğer eşin açık onayı olmadan satılması halinde onayı alınmamış diğer eş tapu iptali ve tescil davası açarak aile konutunun tapudaki devir işleminin iptaline ve karar verilmesini isteyebilir. Mahkeme bu şekilde karar verirse aile konutunun maliki olarak kaydedilir.

 

Söz konusu Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, Hakim müdahalesini isteyebilir.

Kira sözleşmesini sona erdirmek, aile konutunu devretmek veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlamak konularında eşinin rızasını alamayan eş, bu konularda mahkemeye müracat ederek bu konularda Hakimin karar vermesini isteyebilir.

 

EŞİMDEN AYRI YAŞIYORUM. NAFAKA DAVASI AÇMAK İSTİYORUM. DAVA AÇABİLİR MİYİM?

KAÇ FARKLI NAFAKA DAVASI AÇILABİLİR? 

Nafakayla ilgili davası açmak için boşanma davası açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrı yaşama olması da gerekmemektedir. Eşiniz ile ayrı yaşamasınız dahi, eğer eşiniz maddi bir takım ihtiyaçlarınız ile ilgilenmiyorsa nafakayla ilgili dava açabilirsiniz. Ayrı yaşama durumunda da boşanma davası açmaksızın nafakaya yönelik dava açılabilir.

4 çeşit nafaka davası açılabilir.

Yoksulluk Nafakası; boşanmadan ile ekonomik olarak yoksulluğa düşecek olan ve boşanma konusunda daha ağır kusuru bulunmayan eşe, ekonomik durumu daha iyi olan eş tarafından ödenecek nafakanın farklı bir türüdür.  Boşanma davası içerisinde talep edilebilir veya boşanma davası sonrasında bu dava ayrıca açılabilir. Yoksulluk nafakası talebine ilişkin temel kıstas,  nafakaya yönelik talepte bulunacak eş için önemli olan boşanmada kusurunun olması değil kusurun diğer taraftan daha fazla olmamasıdır.

Tedbir Nafakası;  “Tedbir” amaçlı “geçici” bir nafakadır. Boşanma davalarında boşanma kararı kesinleşinceye kadar geçen sürede ekonomik durumu kötü olan eşin Mağdur olmaması için mahkemeden talep edilmesi halinde verilir. Tedbir nafakası için boşanma davası açılmadan da talep te bulunulabilir. Ayrı yaşayan eş diğer eşten hem kendisi hem de varsa bakmakta olduğu çocukları için tedbir nafakası talebinde bulunabilir.

İştirak Nafakası; Müşterek çocukları için talep edilebilecek nafaka türüdür. İştirak nafakası ortak çocuklar için ödeneceğinden bu tür nafakada tarafların herhangi bir kusuru aranmayacaktır. Velayete haiz eş ekonomik durum olarak diğer eşten her zaman iştirak nafakası isteyebilir.

Yardım Nafakası: birbirine bakma zorunluluğu olan birinci derece akrabalar için çıkarılmış bir kavramdır. Bu nafaka türü Medeni Kanun 364 maddesinin 1 fıkrasından doğmuştur. Maddeye göre; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” Bu madde dolayısıyla verilen nafakaya Yardım Nafakası denmektedir. Kardeşlerin nafaka borcunun doğması için kardeşin refah içerisinde yaşama zorunluluğu bulunmaktadır.

NAFAKA DAVASI AÇMANIN ŞARTLARI NELERDİR?       

Nafaka davası açabilmek için davayı açmada “haklı bir neden/nedenler” bulunması gerekmektedir. Haklı nedenlerin başında, eşin evin ekonomik sorumluluklarını yerine getirmemesi ve evin birtakım ihtiyaçlarına özen göstermemesidir. Boşanma aşamasında, yoksulluğa düşecek eş diğerinden ağır kusurlu olmamak kaydıyla nafaka talep edebilir. Nafaka ödeme gereksinimi, evlilik birliği içerisinde sorumluluklarını yerine getirmeyen eşlerin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak, boşanma aşamasında ise evliliğin sona ermesi sebebiyle maddi durumunda yoksullaşma olacak eşin evlilik içerisindeki maddi durumuna yakınlaştırmak esasına dayanır.

MÜŞTEREK ÇOCUK/ÇOCUKLAR İÇİN NE KADAR NAFAKA İSTEYEBİLİRİM? NAFAKA MİKTARI NASIL BELİRLENİR?  

Mahkemece hükmedilecek nafaka Çocuk/Çocukların yaşına ve eşin içinde bulunduğu ekonomik şartlara göre değişmektedir. Bu rakam ortalama 200-800 -TL arasındadır. Eşin ekonomik şartları yüksekse hükmedilecek nafaka miktarı da doğru orantılı olarak artacaktır.

Nafaka miktarı belirlenirken; Davayı gören Mahkeme çeşitli kriterleri göz önüne alacaktır. Fakat nafakanın belirlenmesinde Hakimin takdir yetkisi oldukça fazladır. Nafaka belirlenmesinde tarafların ekonomik ve sosyal durumları önem arz eder. Hakim nafaka miktarını belirlerken nafaka ödeyecek eşin durumu, çalıştığı pozisyon, ailenin daha önceki yaşam tarzı v.b hususları değerlendirerek taktir yetkisini de kullanarak hakkaniyete göre bir miktar belirler.

EŞİM NAFAKAYI ÖDEMİYOR. NAFAKA NASIL ALABİLİRİM?   BU KONUDA HERHANGİ BİR ŞİKAYET HAKKI VAR MI?         

Eş Mahkeme tarafından hükmedilmiş nafakayı ödemiyorsa, bu konuya ilişkin bir icra takibi yapılmalıdır. Nafaka için yapılacak tek bir icra takibi daha sonra doğacak nafakalar içinde geçerli olacaktır.

Nafaka borçları ödenmediği takdirde nafaka alacağı ödenmeyen eş tarafından Türk Ceza Kanununa göre şikayet hakkı vardır. Bu şikayet neticesinde mahkeme ödenmeyen her nafaka alacağı için ayrı ayrı cezaya hükmedecektir.

ALDIĞIM NAFAKA ÇOK DÜŞÜK. NE YAPABİLİRİM, NAFAKAYI ARTIRABİLİR MİYİM?     

Nafaka davalarında mahkemeler sabit bir nafakaya hükmettiği takdirde belirli durumlarda nafaka miktarı günün koşullarına göre düşük kalmaktadır.  Bu durumu engellemek adına iki çözüm getirilmiştir. İlk olarak nafaka kararı alınırken nafakanın artan oranlı olarak belirlenmesidir. Fakat çoğu zaman mahkemeler uygulamada oluşan sorunlar sebebiyle bu şekilde bir karar vermezler. İkinci olarak, Nafaka alacaklısı eşin nafaka ücretinin günün ekonomik şartlarına göre az kalması sebebiyle açabileceği Nafaka Artırım davası mevcuttur. Nafakanın artırılması davasında Mahkeme nafakayı günün koşullarına göre yeniden değerlendirip bir meblağ belirleyecektir.

EŞİME ŞUANDA ÖDEDİĞİM YÜKSEK NAFAKAYI DÜŞÜREBİLİR MİYİM?           

Nafakanın artırılması gibi düşürülmesi de mümkündür. Bunun için nafakanın uyarlanması davası açılması gerekmektedir. Söz konusu bu davalarda, hakimin takdir hakkı mevcuttur. Hakim tarafların sosyo-ekonomik durumlarını değerlendirerek bir karar verecektir. Nafaka borçlusu; ekonomik şartlarında bozulma olduğunu, nafaka miktarının çok yüksek oluşunu, kişisel ihtiyaçlarını nafaka borcu sebebiyle karşılayamaz hale geldiğini, nafaka alacaklısı eşin ekonomik durumunda ciddi artış olduğunu iddiasıyla, Nafakanın uyarlanmasını talep edebilecektir.

NAFAKA NE ZAMAN SONA ERER? 

Nafaka kendiliğinden sona ermez. Nafakanın sona ermesi için; öncelikle nafaka çocuklara ödeniyorsa çocukların reşit olması ile çocuklar yönünden nafaka borcu sona ermektedir. Eş yönünden ise, eşin vefat etmesi ile kendiliğinden, yeni bir evlilik yapması, ekonomik gelirinin çok iyi seviyeye gelmesi gibi durumlarda talep halinde nafakanın kaldırılması kararı verilebilir.

EŞİM ÇOCUĞUMU BANA GÖSTERMİYOR. NE YAPABİLİRİM?

Boşanma davası henüz görülürken ya da karara bağlandıktan sonra Mahkeme velayeti eşlerden birine verdiği takdirde, diğer eş için kişisel ilişki tesis edilmesine ilişkin görüş günleri düzenler. Bu doğrultuda kişisel ilişki kurulan taraf görüş günlerinde müşterek çocuk/çocukları yanına alabilecek ve Mahkemenin takdir ettiği şekilde yatılı ya da, belirli süreli olarak çocuk/çocuklarla ilişki kurabilecektir. Çocuğun velayetine sahip olan taraf diğer tarafa çocuğu göstermiyor ise; İcra Kanunu uyarınca bu yaptırıma ilişkin icra takibi başlatabilir. Çocuğun teslimine ve gösterilmesine yönelik icra takibi kesinleştirilince icra müdürlüğünden bir memur ile sosyal hizmetlerden bir memur ile çocuğun görülmesi için gidilebilir. Velayete sahip olan taraf bu icra takibine rağmen çocuğu göstermez ise, hakkında icra ceza Mahkemesinde ceza davası açılabilir.

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI NEDİR?

Boşanma Davaları iki ana türde açılır. Bunlardan birincisi Anlaşmalı Boşanma Davası ikincisi ise Çekişmeli (Anlaşmasız) Boşanma Davası dır. İki tarafın boşanmanın mevcut olan tüm esas hususlarında anlaşarak mahkemeye birlikte imzalanmış bir protokol ve bir tarafın dilekçesi sunularak açılır. Anlaşmalı boşanma davaları çekişmeli boşanma davalarına nazaran çok daha kısa sürmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında taraflar maddi tazminat, manevi tazminat, nafaka, velayet, mal paylaşımı, eşya paylaşımı gibi esaslı konuların tamamında anlaşmış olmalıdır.

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI ŞARTLARI NELERDİR?

Anlaşmalı boşanma tarafların boşanma ve sonuçları konusunda mutabık oldukları boşanmadır.  Anlaşmalı Boşanmanın gerçekleşebilmesinin ilk şartı; evliliğin en az bir yıl sürmüş olmasıdır. Aksi halde taraflar Anlaşarak boşanamaz. Diğer bir şartı da; Evlilik Birliği’nin temelinden sarsılmasıdır. Evliliğin temelinden sarsılması; Evliliğin taraflardan biri veya ikisi içinde ortak yaşamanın çekilmez hale gelmesi anlamına gelmektedir. En önemli şart tabiki, Tarafların boşanmanın sonuçlarına ilişkin her konuda anlaşmaya varmasıdır. Taraflar her konuda anlaşmaya varmamış ise anlaşmalı boşanma davası açılamaz. Anlaşmalı boşanma davası açılırken iki tarafın imzalamış  ve üzerinde anlaşılmış bir protokolün bulunması gerekmektedir.

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI NEDİR?

Boşanma davalarında taraflar boşanma konusunun esaslarına ilişkin anlaşmaya varamamışlarsa bu durumda açılacak dava Çekişmeli Boşanma Davasıdır. Tarafların üzerinde anlaşamadığı hususlarda başvurulan Mahkeme tarafların kusurları, ekonomik durumları, sosyal statüleri, tanık beyanları, deliller, bilirkişi raporları, uzman raporları gibi  kriterlere göre taktir yetkisini de kullanarak karar verecektir.

ÇEKİŞMELİ&ANLAŞMALI BOŞANMA DAVALARI NE KADAR SÜRER?

Boşanma davalarında süre davanın Anlaşmalı Boşanma Davası olarak mı, Çekişmeli Boşanma davası olarak mı açıldığına bağlı olarak değişiklik arz etmektedir. Anlaşmalı boşanma davaları tarafların görülen ilk duruşma celsesine gelmesi halinde, dava dosyasına ilişkin başkaca bir eksiklik bulunmadığı taktirde, boşanma hususu tek celsede karara bağlanabilmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarında dava taraflarının imza altına almış oldukları protokolü Hakim karşısında kabul etmeleri esastır ve gereklidir. Çekişmeli Boşanma davalarında ise süre çeşitli etkenlere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Çekişmeli Boşanma Davalarında süreyi etkileyen unsurlar genelde tarafların Maddi&Manevi Tazminat talepleri, Nafaka talepleri, Velayet talepleri, Malvarlığına ilişkin talep olup olmadığı, Tanık sayısı, dosyanın bilirkişi incelemesine gerek olup olmadığı gibi konulardır. Ortalama bir süre vermek gerekirse, çekişmeli boşanma davaları 1-2 yıl arasında karara çıkmakta dosya taraflarca temyiz edildiği taktirde, Yargıtayda geçen süre ile bu süre 3-4 yıla kadar nihayete ermektedir.

AÇILAN BOŞANMA DAVASI MAHKEME TARAFINDAN REDDOLDUKTAN SONRA NE ZAMAN YENİDEN DAVA AÇABİLİRİM?

Boşanma davası reddedilip kesinleşmesinden itibaren kanunen taraflar 3 yıl bir araya gelmediği taktirde taraflardan birinin boşanma davası açması ile mahkeme boşanma kararı verecektir. Boşanmaya hükmedilmesi için ana kural tarafların boşanmanın reddedildiği tarihten sonra 3 yıl kesintisiz olarak ayrı yaşamalarıdır.

Boşandıktan sonra nüfus kaydım-Medeni durumum ne zaman değişir, bunun için yapmam gereken bir şeyler var mıdır?  

Mahkeme tarafından Boşanma kararı verildikten ve temyiz edilmeyip kesinleştikten sonra ya da temyiz neticesinde kesinleştikten sonra, yazı işleri müdürü, boşanma ilamını, nüfus müdürlüğüne gönderir. Nüfus müdürlükleri online bir sistem üzerinde çalıştıklarından, ilamın kesinleşmesinden kısa bir süre sonra boşanma ilamı nüfus kaydına işlenmiş olacaktır. Bunu herhangi bir yerdeki nüfus müdürlüğünden nüfus kaydı alarak öğrenebilirsiniz. Kararın nüfusa gönderilmesi için herhangi bir talepte bulunmanız ve masraf yapmanız gerekmemektedir. Karar nüfusa geçince yeni nüfus cüzdanınızı çok kısa bir süre olan birkaç gün içinde alabilirsiniz.

 Boşanma davası açıldıktan sonra başka biriyle birlikte olmak kusurlu bir hareket mi?

Türk Medeni Kanun ilgili hükümlernde de belirtildiği üzere, Evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü devam eder. Bir eşin sadakatsiz tutum ve davranışlarda bulunması diğerine de bu hakkı vermez. Toplanan delillerden sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan kadının da, dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunduğu, bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda davacının da davalı eşi kadar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusurlu olduğu yönünde Yargıtay kararları mevcuttur.

 

Yabancı Mahkemeler tarafından verilen Mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ya da Tenfizi gerekli midir?

Yabancı Mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların Türkiye’de icra olunabilmesi ancak yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesi halinde mümkündür. Bu sebeple, yabancı mahkeme kararları Türkiye’de icra edilmek istenmesi halinde tenfiz kararı alınması gereklidir.

Tenfizin şartları ise Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’da düzenlenmiştir. Kanunun düzenlemesine göre yetkili mahkemece tenfiz kararı verilebilmesi için;

  1. Türkiye Cumhuriyeti ile yabancı ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması;
  2. İlamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması;
  3. Hükmün Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması,
  4. O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması, gerekmektedir.

Tenfiz için gerekli olan ve yukarda belirtilen şartlardan sadece “Türkiye Cumhuriyeti ile yabancı ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması”na ilişkin şartın dışındaki tüm şartlar yabancı mahkeme kararlarının tanınması için de geçerlidir.

Alacak tahsiline ilişkin genel takip ve dava yolu hangisidir?

Para ve teminat alacakları için, alacaklının alacağının tahsili yönünde doğruca icra dairesine başvurup alacağını ilamsız icra yolu ile takip edilmesi mümkündür. İcra ve İflas Kanunu’nun düzenlemesine göre, para ve teminat alacakları yönünden, ilamsız icra takibi yapabilmesi için elinde alacaklının bir ilam bulunmasına gerek olmadığı gibi, herhangi bir senede (belgeye) sahip olması da gerekmemektedir. Ancak, bu şekilde bir takibin başarıya ulaşması, borçlunun alacağa/takibe itiraz etmemesine bağlıdır. Zira, başlatılan ilamsız icra takibine karşı borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi halinde icra takibi durur.

İtiraz üzerine duran takibi harekete geçirmek ise alacaklıya düşer. Alacaklı, elindeki belgenin niteliğine göre yasada belirtilen süreler içerisinde ya icra mahkemesinde açacağı itirazın kaldırılması, ya da genel mahkemelerde açacağı İtirazın iptali davası ile borçlunun itirazının kaldırılmasını/iptalini sağlayarak takibe devam edebilir. Söz konusu davalarda, mahkemelerce alacaklının alacağının varlığını kanıtlaması kaydıyla, borçlunun itirazının kaldırılmasına/iptaline ve takibin devamına karar verilecektir. Ayrıca, koşullarının mevcut olması halinde borçlu aleyhine alacağın % 40’ı oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesi de mümkündür.

Ayrıca somut olatın şartlarına göre Alacağa ilişkin bir Alacak davası açılabilmesi de mümkündür.

 

 

 

Detaylı Bilgi İçin Arayın